27 Mart 2017 Pazartesi

Bir Alabalık Macerası Bolu Dörtdivan(25.03.2017)

25.03.2017 sabahı yine alabalık peşindeyim. Sabah 7 civarlarında evden çıkıp dosdoğru Bolu otobanına giriyorum ve hedefimde Köroğlu dağı eteklerinden akan güzel bir dere var. Daha önce bir kez daha buraya gitmiştim ancak sadece bir saat kadar olta sallayabilmiştim. Onda da oltama takılan olmamıştı. Daha öncede birkaç kez keşif amaçlı hiç bilmediğim yerlerde olta sallayıp umduğumu bulamadan eli boş dönmüştüm eve. Bu sefer içinde kesinlikle dağ alabalığı olduğunu bildiğim bir dereye gidip şansımı arttırmak istedim fakat ne mi oldu. Yine şansım yaver gitmedi...

Sabah ilk olarak arabamı park edip olta sallamaya başladığımda saat hemen hemen 9 olmuştu. Mevsim başı itibariyle de balıkların verimsiz olacağını biliyordum. Hem de dere çok fazla çağlamıştı. Geçmişte de bu dereyi görmüştüm. Yazın suyu hemen hemen şimdinin dörtte biri kadardı. Debisinin bu kadar artabileceğini hiç beklemiyordum. Ancak beklemediğim başka birşey daha vardı. Avın hemen hemen en başında gördüğüm bir ayı izi... Kocaman bir arka ayak.



Aslında dağ başına gittiğim için bu tarz şeylere hazırlıklıyım. Neticede alabalıkçı vahşi hayattan korkmamalı. Önceki ben olsam, hemen tası tarağı toplar oradan kaçardım ama artık azim yaptım ya biraz da korkarak olta atmaya devam ediyorum. Sürekli tetikteyim ve arada aklıma geldikçe düdüğümü sert bir şekilde öttürüp hayvanlara mesaj veriyorum. Ancak oltama halen tek bir ala bile takılmıyor. Tekrar arabaya binip patika yoldan daha yukarılara çıkmayı düşünüyorum ama beşyüz metre kadar gidince kar ve çamur daha fazla çıkmama izin vermiyor. Burada tekrar dereye inip uygun aynalara, kaya diplerine olta sallamaya devam ediyorum ama daha yarım saat bile olmamışken ikinci ayımı görüyorum... Bu sefer ön ayak.



Anlaşılan bugün korkudan avlanamayacağız. Malum dağda da tekim. Ayılar ise kış uykusundan yeni uyanmışlar ve vücut kütlelerinin hemen hemen yarısını kış boyunca kaybetmiş durumdalar. Hızla avlanıp aç karınlarını doyurmalılar. Dolayısıyla çok aktifler ve yılın bu dönemlerinde çok agresif olabilirler. Bunu henüz iki saat içinde gördüğüm iki ayak iziyle hemen anlıyorum ve tekrar arabaya atlayıp gerisin geri daha düşük rakımlara inip daha rahat bir şekilde bol bol olta sallıyorum ama nafile. O bölgede derenin hemen yanında bir gölet mevcut ve içinde ufak ufak kefaller görünüyor. Buraya da bir hayli çok Meppsimi sallıyorum ama yine nasibime hiçbir şey denk gelmiyor... Yanımda götürdüğüm şeylerden atıştırıp geri dönüş yoluna geçiyorum.


Yol üzerinde bildiğim birkaç dere kenarı ve gölete de girdi çıktı yapıp şansımı deniyorum ama ne mümkün.


Bunların arasında benimde ilk defa görme fırsatı bulduğum Aktaşa göleti de var. Çok güzel bir manzara, adeta kartpostal gibi.(Piknikçilerin çöplüğe çevirdiği yerleri görmez iseniz) Ne bir kefal ne bir alabalık. Hiçbir şey tutamamanın verdiği hayal kırıklığı ile buradan da ayrılıp Ankara'nın yolunu tutuyorum. Tek tesellim güzel bir bahar günü gördüğüm muhteşem manzaralar, iki tane leylek, iki tane kartal, sarı karınlı ismini bilemediğim süper bir ötücü kuş ve birbirinden güzel çiçekler. Nasip bir sonraki sefere...

Etkinliğin tüm fotoğrafları için: https://goo.gl/photos/kUQQLiTQNMn955wR8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder