20 Haziran 2017 Salı

Bir Alabalık Macerası Daha(07.05.2017)

Doğa yürüyüşlerinde tanıdığım Tuna kardeşimle hafta içi yaptığımız alabalık planı için pazar sabahı yola düşüyoruz. Hava durumuna göre bugün sağanak geçişler var, dün de bir hayli yağmur yağmıştı. Ama bu durum bizi hedefimizden şaşırmıyor. Daha önce hiç gitmediğim ama alabalık olduğunu tahmin ettiğim bir merayı Tuna'ya tarif ediyorum ve yaklaşık 2 saat süren yolculuğumuz neticesinde 1650 metre irtifada bulunan bir yaylada arabayı(Tuna'nın 4x4 aracına herhalde öylece araba diyip geçersem kırılır. Landcruiser tam bir canavar :)) bırakıp oltalara sarılıyoruz.

Dere ve orman bütünlüğü çok güzel görüntüler vadediyor. Etraf yemyeşil, hava mis gibi. Yerdeki otların üzerine geceden yağmış yağmurun bıraktığı pırıl pırıl damlacıklar efsane. Hele bir de daha günün başında gördüğümüz taze geyik dışkısı da günün ilerleyen saatlerinde "acaba görür müyüz?" heyecanı pompalıyor kanımıza. Yağmurlar iyi gitmiş olmalı ki salyangozlar da dev boyutlara ulaşmış

Dere hemen başlangıçta iki kola ayrılıyor. Ben ise daha kuvvetli olan koldan yukarı doğru devam ediyorum. Kah Tuna önümde, kah ben önde olta sallaya sallaya yükseliyoruz. Biz yükseldikçe dere daha çetin bir hal alıyor ve olta atmak bazı yerlerde pek mümkün olmuyor. Ancak bu noktalarda birçok şelalede görüyoruz.


Mevsimlerden bahar olması itibariyle derenin debisi çok yüksek ve kaşığı derede yüzdürmek pek mümkün olmuyor. Aslında bu koşullarda şansımız çok düşük. Bunu hemen ilk başta bir önceki başarısız alabalık avında edindiğim tecrübeden anlamıştım zaten. Çok yorulup acıkınca arabaya doğru dönüp birşeyler yemek için dönüşe geçiyoruz. Ancak dönüşü aynı rotadan değil, bir patikaya çıkmak ümidiyle dik bir rampadan yapıyoruz. Kısa sürede irtifa 1950 oluyor ve kar görünüyor. Ardından terkedilmiş eski bir yayla yolundan arabaya kadar mükemmel manzaralar eşliğinde yaklaşık 5 km kadar yürüyoruz...


Arabaya ulaştığımızda başka bir ekip görüyoruz ve o da ne! Onlar nasibini bulmuş. Bir adet dağ alası yakalamışlar bile. Hemde yasak olmasına rağmen canlı bir yem olan solucan ile! 


İlk defa bir dağ alasını yakından görme heyecanı ile hemen bir fotoğrafını çekiyoruz. Gerçekten çok canlı renkleri var, çok yakışıklı. Oltamıza uzun bir süre alabalık vurmaması Tunayı derede alabalık yok diye ikna etmek üzereyken, bu karşılaşma ile kendimi aklıyorum:) Daha da hırslanıyoruz ve benim bildiğim başka bir dereye gitmeden önce bir yemek molası veriyoruz. Tuna müthiş bir sebzeli kuzu kavurma yapıyor ve iki kişi hemen hemen bir kilo eti gömüyoruz:)

Ardından gittiğimiz derede de saatin geç olması sebebiyle pek bir atış yapamadan Ankara yolunu tutuyoruz. Bir başka gün, havaların ısındığı ve derenin çekildiği bir dönemde kamplı bir etkinlik yapmak üzere sözleşiyoruz...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder