16 Aralık 2018 Pazar

Bir Tutkudur Alabalık

Bu sene sezon başlamadan birçok kez Abant Alası planları yapmıştım. Hatta kamplı bir etkinlik yapıp iki gün avlanabilirdim. Ancak kamp nasip olmasa da balık avı nasip oldu. Günübirlik iki kere Abant'a gittim. İkisinden de eli boş döndüm.  İlk gidişimde karlar daha yeni eridiği için göldeki balıklar henüz canlanmamıştı. Kaşığıma vuruş dahi alamadım. Abant'ta kaşık pek çalışmıyor. Birkaç olta ile alabalık toplarıyla dip takımı yapıp beklemek gerekiyor. Etrafımda dip takımıyla, yasak olsa dahi canlı kurt ile avlanan kişilerde hiçbir şey yakalayamamıştı. İkinci gidişimde artık havalar biraz daha ısınmıştı ancak ne yaptımsa da yine bir alabalık kandıramadım. Kurşunlu dip takımına da balık takılmadı. Göl etrafında biraz keşif yapmaya çalıştım ancak bir balık hariç kimse de birşey göremedim. Galiba bu göl bilinçsiz avcılar yüzünden kurumaya yüz tutmuş. Bu sebepten her yıl binlerce yavru salınıyor fakat verim yine de çok düşük.

Tabi bu dönemlerde eski göz ağrım Köroğlu deresine de uğradım ancak orada dahi hiçbir vuruş ve takip alamadım. Buranın da bilinçsiz ve fazla avlanmaya maruz kaldığını düşünüyorum çünkü Kartalkaya yolu üzerinde, ulaşımı çok basit. Hem İstanbul'a hem Ankaraya yakın. Hem az aşağısında da baraj yapılıyor. Birçok etken var. Artık burada soylarının birkaç yıl içinde tükeneceğini düşünüyorum.

Ağustos ayında ise günübirlik Yedigöller'e uğradım. Burada verimin düşük, balıkların çok nazlı olduğunu biliyordum ancak yine de gitmek istedim. Büyük Göl de birçok kefal var ancak kaşığa gelmiyorlar. Kaşık suya düşer düşmez korkudan etrafa kaçışıyorlar. Bir alttaki küçük gölde ise avlanmak yasak olduğu halde bir iki kez güvenlik güçlerine yakalanmadan atış yaptım. Burayı görür görmez içinde alabalık olduğunu anlamıştım. Günün ilk saatlerinde hareketlenmeye başlamışlar, yüzeydeki sineklere çıkıyorlardı. Çok güzel görüntüler sundular bana. Hem oltamda hem de gölün üstünde. Bir hayli ufak oldukları için fotoğraflarını çekip yaşama alanlarına geri iade ettim.



Sonraki haftalarda arkadaşım Tuna ve onun bir arkadaşı ile Mengen Hızar Deresine doğru yola çıktık. Karaca Göleti diye bir göl duymuştum. Yerini belirlemek bir hayli zor oldu ancak yürüyüş yapan bir kişinin koordinatlarından buldum. Arabam patika yoldan çok fazla çıkamadı. Risk almamak için aracı park edip yürümeye karar verdik. Az sonra bir orman köylüsü tarafından traktöre davet edildik. Römorkunda sarsıntılı ama keyifli dakikalar geçirdik. Tarif ettiğimiz gölü hemen tanıdı ve bizi orada bıraktı. Göle ilk gittiğimde hemen hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü suyu azalmış ve yosunlar, ağaç dalları bir hayli çoğalmıştı. Burada kaşık sallamak biraz zor olacaktı ancak hemen denemeye başladık. Biraz denedikten sonra diğer oltamı çıkarıp dip takımı yapmaya karar verdim. ancak onu kuralı yarım saat olmamıştı ki Tuna ve arkadaşı vazgeçip yürüyüş yapmak istediler. Pek istemememe rağmen çoğunluğa uymak zorunda kaldım. 4-5 km yürüyüş yaptıktan sonra arabaya döndük ve Ankaraya dönüş yolunda onları Şahinler Tabiat Parkındaki göle götürmeye ikna ettim. Çünkü göl çok verimliydi ve en azından burada oltamıza tatlı su kefali takılırsa biraz heyecan yaşarız diye düşünmüştüm. Gerçekten de öyle oldu neredeyse on onbeş adet balık yakalayıp saldım. Bir iki tanesini alıkoyduk ancak pişirip yemek nasip olmadı.

Bu şekilde bir iki alabalık denemem daha oldu Kızılcahamam da ve Çamlıdere civarında. Her seferinde eli boş döndüm. Ufak derelerde kırmızı benekleri görmeyi umut ettim ama başarısız oldum. Benim için kötü bir sezondu. Sonbahar geldikten sonra hiç avlanamadım. Bahar ayını beklemekten başka bir çarem kalmadı. Umarım yeni sezon daha verimli geçer. Bu sezon pek verimli geçmedi belki de önceki kış ayı hiç kar yağmadığı için olabilir diye düşünüyorum. Ben balıkların az olmasını buna yoruyorum. Mevsimler değiştikçe hayvanlar uyum kurmakta güçleniyorlar elbette. Belkide yanılıyorumdur.

Her neyse, alabalık bahane, doğada vakit geçirmek şahane. Balık avlarken yemyeşil ormanda bulunmak, kuş cıvıltıları eşliğinde vakit geçirmek anlatılmaz sadece yaşanır. Bazen güzel böğürtlenler veya dağ çilekleri tatmak bile bütün gün uğraşıp balık avlayamama hüznünü aniden silebiliyor. Adeta bir ruhsal yenilenme yaşıyoruz doğa ananın kucağında...

Seneye güzel balıklar yakalamak dileğiyle. Rastgele...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder