Birinci Bölüm
Fotokapan ile ilk maceramızdan sonra heyecanla bir sonraki yürüyüşümüze kilitlenmiştim. Zati abi'nin Kaletepe yürüyüşünün ardından açtığı yürüyüşe yeterli katılım sağlanamayınca yürüyüş iptal oldu. O hafta zaten benim de işim vardı. Bir sonraki hafta ise yaklaşık 10 kişinin katılımı ile yürüyüşümüzü yaptık. Bu sefer grubumuza ilk defa katılan Eren arkadaşımız da vardı. Kendisi Ankaralı fakat Kastamonu'da görev yapıyor, memur olarak. Bir şekilde iletişim bilgimizi bulmuş ve bize bu yürüyüşümüzde o da eşlik etti. Daha önemlisi, uzun bir süreden sonra ilk defa biricik eşim Dilek de yürüyüşe geldi. Kendisine yürüyüşlere gelmesi için ısrarcı olmuyorum fakat bu sefer kendisi gelmek istedi, bende çok sevindim.
Bugünkü rotamız tarihi Mahkemeağacın köyü. Bu köyün erken Hristiyanlık dönemini de içine alan kıymetli bir tarihi var. Bunu köydeki mağaralardan ve manastırlardan anlıyoruz. Peri bacaları tarzı tüflere oyulmuş bu manastırlar ve odacıklar şu ana kadar gayet güzel korunmuş. Korunması ise bizim çabalarımızdan değil aman yanlış anlamayın, köylü zaten buraları samanlık olarak yani depo olarak kullanmış yıllar boyunca. Dolayısıyla bu tarihi yapıların sahipleneni olunca, bir şekilde buraya kadar bozulmadan gelebilmiş. Köye ilk gidişimizde değil de, iki hafta sonraki yürüyüşümüzde gezdik bu tarihi yapıları. Zati abi detaylıca tarihlerine değindi. Erken Hristiyanlık döneminde Romalıların zulmünden kaçanlar bu vadiye sığınmış, tarım yapmışlar. Vadinin iç kısımlarında, köyden uzak taraflarda yabani üzüm asmaları görülüyor. Bunların da o dönemden kalan ağaçların genç bireyleri olduğu söyleniyor. Besbelli bu ağaçlar insan eli ile getirilip dikilmiş. Kim bilir ne kadar şaraplar yapılıp içilmiştir bu güzel ağaçların lezzetli üzümlerinden. Ne düğünler, ne eğlenceler düzenlemiştir burada eski insanlar...
Ben bugün ilk defa bilgisayarımı da yanıma aldım. Fotokapan önünü yemlemek için kullanacağımız sakatat ve kemik suyunu da düşünürsek çantam bir hayli ağır. Zaten bende bunu istiyorum çünkü kondisyonumun gelişmesi benim için çok önemli. Mahkemeağacın vadisinden bu bölgeye özgü olan balıkçıl kuşlarının ve ilk defa gördüğüm kara çalı bitkisinin hikayesini dinleyerek yükseliyoruz. Kah sağımızda kah solumuzda aheste aheste akan ve ileride Kirmir çayına kavuşma arzusuyla coşan berrak derenin güzelliği de cabası. Meşelik tepelerin ardından çam ormanlarına doğru gittiğimizi biliyorum. Buraya gelmeden önce haritadan bir hayli incelemiştim. Neden bilmem ama hep çam ormanlarında yürümeyi daha çok sevmişimdir. Bana daha gizemli ve huzurlu geliyor. 1450 metrelere ulaşıp tepenin kuzey yamacına gelince çam ormanı başladı, üstelik burada ufak bir su birikintisi de var. Ancak donmuş, yerde de 10 cm kadar kar mevcut. Çam ormanı içerisinde çok güzel bir açıklık olduğu için Zati abi fotokapanı buraya kurmak istiyor. Ben ilk önce çok ayakaltı olduğunu düşünmüştüm fakat sonra burada fotokapanın görüş açısının çok iyi olacağını anlayıp mantıklı olduğuna kanaat getirdim. Açıklığın ortasındaki minik çam ağacına fotokapanımızı kurduk ve ilk denemeyi önünden geçerek biz yaptık. Gerçekten bu sefer açısı müthiş!
Artık önünü de yemledikten sonra oradan ayrılma vakti. Yanlış hatırlamıyorsam 2 gibi buradan ayrıldık ve aşağılarda Abacı mahallesine doğru yürüdük. Servis bizi bu mahallenin girişinde bekliyordu.
Bir üşüyüp bir sıcaklayarak toplamda 10 kilometreye yakın yürüdük. Yukarılardan Doğanözü barajına doğru mükemmel manzaralar izledik. Gölgelerde ve rüzgar esince çok üşüyüp montlar giydik ancak güneşe çıkıncada çok sıcaklayıp montlar çıkardık, çokca sefer! Bu kış biraz ilginç geçecek besbelli dedik...
Artık fotokapan görüntülerini bekleme vakti...
Fotoğraflar
Wikiloc
İkinci Bölüm
Bir hafta sonra yılbaşı olduğu için yürüyüş düzenlemedik. Hem 2 hafta kadar beklememiz görüntü birikmesi için de daha iyi olacaktı. Bu vesileyle, ilk rotadan biraz farklı olarak Başören Köyünden Mahkemeağacın'a yürüdük bu sefer, 07.01.2018 günü. Hiç kar görmediğimiz güllük gülistanlık bir gündü. Belki de bu coğrafyada böyle birşey yıllar sonra ilk defa görülüyordu. Bir süredir biz de Ankara'da bu kışın hiç kar yağmadığını ve havaların hiç soğumadığını konuşur olduk. Bu yürüyüşümüzde anladık ki bu rakımda bile kar yok. Küresel ısınmanın etkileri çok korkutucu bir şekilde kendini gösteriyor. Sonumuz hayrolsun...
Bugün görüntüleri toplayacağız diye çok heyecanlıyım ama bir o kadar da gerginim. Sanki yine bir aksaklık olmuş da hiç görüntü alamamışız gibi geliyor bana. Kafamda kötü düşünceler: Meğer son dakikada cihazı açmayı unutmuşum. Herkes karşısında nasıl bir konuma düşerim? Bilemiyorum, umarım öyle olmamıştır veya gittiğimizde cihaz yerinde yoksa ne yaparım. O kadar para topladık herkesten...
Bu düşüncelerden biraz kurtulduktan sonra kendimi doğa ananın kucağına atıyorum. Başörenden tırmanışa başladıktan az sonra yaşlı karaçam ormanlarına giriyoruz. Ormanda yürüyüş çok rahat, ağaçlar aralıklı ve koku muhteşem. Zemindeki taşlardan fışkıran yosunlar yeşilin her tonunu vadediyor. Bu ormanı nedense bir çıt daha fazla sevdim, galiba sizler de fotoğrafları görünce aynı şeyi düşüneceksiniz.
Hafif bir yanlış yöne sapmadan sonra GPS'den doğru yönü bulup oraya doğru yürüyoruz. Sık sık domuz dışkısı görüyoruz, burada büyük bir sürü var ise kesin fotokapanımıza yakalanmışlardır. İleri de ise karaca yatağı görüyoruz. Karacalar yere uzanmadan zemini bir miktar temizleyip, normal toprak görününce üzerine uzanırlarmış. Bu durum o kadar net ki, bu bölgede karacaların olduğunu düşünmek işten bile değil. Belki o da kadrajımıza girer, kim bilir. Heyecan dolu birkaç saat yürüyüşün ardından kuzey istikametinden fotokapanımızın olduğu açıklığa çıkıyoruz. Artık bundan sonra görüntülerimizi inceleyip, yemeklerimizi yeyip, hoş sohbetler edip meşelik alandan yürüyüşe devam edeceğiz...
Grup üyeleri ile son kez fotokapan önünde poz verip cihazın depolama birimini bilgisayarıma bağlıyorum. Zati abi, ben ve Dilek heyecanla monitöre bakıyoruz. Dileğin de bu kadar heyecanlı olacağını düşünmemiştim gerçekten, o da en az benim kadar heyecanlı. Bilgisayar ise bir türlü açılmıyor, çok yavaş. En son nihayetinde ilk videoya tıklıyorum. Tamamen karanlık. Parıl parıl parlayan gözler var sadece. Ayı mı?
Bu ilk videoda ayı gördüğümüzü zannediyoruz ama bu büyük bir domuz sürüsü :) ve sonraki video yine domuz, sonra yine domuz... İlk gün gelip bütün sakatatları yemişler. Ertesi günler kuzgun ve tavşan girmiş kadraja.
Ve asıl önemlisi... Kurt gelmiş...
Hemde iki kere.
Ekip resmen mutluluk sarhoşu. İlk videoyu açtığım andaki Zati abinin haykırışı ise halen kulağımda. Gerçekten çok güzel ve özel anlar bu hayvanlara tanıklık etmek, orada bir yerlerde yaşadıklarını ve sağlıklı bir şekilde çoğalıp büyüyebildiklerini, birer anne ve baba olabildiklerini görmek, hissetmek. Gerçekten büyüleyici. Üstelik onca engele rağmen, insanoğlu gibi acımasız bir avcıya rağmen...
Lokantada ve sonrasında eve gelince de heyecanla tüm videoları taradım, birkaç kez domuz sürüsü, günlerce ziyaret eden kuzgunlar, iki tane tavşan ve kurt... Görmeyi çok istediğim o gizemli kediye ait hiçbir iz yok... Muhtemelen böyle açık bir araziyi zaten tercih etmeyecekti...Ama onu bir gün görüntüleyeceğimi bilerek, hissederek beklemek bile güzel. Sabırla beklemek. Ancak o zaman onu gördüğümde kıymetini anlarım belki de.
Doğa insana beklemenin bile güzel olacağını öğreten mükemmel bir öğretmen. Aynı aşk gibi değil mi? Nazlı bir güzelin bir gün kapınızı çalacağını bilerek beklemek...
Fotoğraflar
Wikiloc
15 Şubat 2018 Perşembe
10 Şubat 2018 Cumartesi
Kaletepe(Asar Tepe) Yürüyüşümüz ve Fotokapan Kurulumu(03-10.12.2017)
Birinci Bölüm
Tahmin edersiniz ki bu yürüyüşümüzün üzerinden iki ay kadar bir süre geçtiği için anılarımı yazmakta zorlanıyorum. Ancak biraz çaba ile birkaç cümle yazabileceğimi zannediyorum.
O gün, diğer günlerden farklı olarak çantama yeni aldığımız fotokapanımızı da attım. Üstelik birkaç gün öncesinde bu yeni cihazı deneme fırsatı da bulmuştum. 8 adet pil ve 16 gb hafıza kartı takıp çalıştırdığım fotokapan beklediğimden daha net görüntüler elde ediyordu. Kullanım kılavuzunu da iyice okuyup ayarlarını yaptıktan sonra artık pazar günkü yürüyüşümüze hiç olmadığım kadar hazırdım. Üstelik Zati Abi de benim de daha önce hiç gitmediğim çok güzel bir parkur seçmişti.
Eğerlibaşköy civarına geldiğimizde saat 10 civarıydı ve yürüyüş grubumuz yaklaşık 10 kişi idi. Hızla köyün aşağısındaki dereye inip Değirmenciler mahallesi istikametine doğru yürüdük. Burada büyük bir Ankara tiftik keçisi sürüsü gördük. Bu hayvanları ilk defa görüyorum ve gerçekten çok güzeller. Tabiki yanlarına sokulup sevmek pek mümkün olmuyor korkutucu kangallar yüzünden. Çobanın tenkitlerine rağmen kangallar yaklaşık on beş dakika boyunca bizi taciz edeceklerdi. Orada grupla birlikte değil de, tek başıma bu hayvanlar ile karşılaşsam ne yapardım bilemiyorum. Gerçekten çok besili ve heybetli köpeklerdi...
Hemen burada sol yamaçtaki fındıklıklara doğru rotayı çevirip tepelere doğru Zati abinin doğa ile ilgili verdiği bilgileri dinleye dinleye yükseliyoruz. Tepenin arkasına geçtiğimizde ise bizi sık Göknar ormanı karşılıyor. Kaletepe'nin güney yamacına gitmek için önce kuzey tarafını dolanmak gerektiğini anlıyoruz, çünkü o bölgede kestirme yaparak güney yamacına gitmek çok zor. Kayalıklar pek dik ve sert. Göknar ormanlarında yükselirken kısa sürede irtifa 1900 civarı oluyor ve biz de burada yemek molası veriyoruz. Molada ise az önce gördüğümüz kurt sürüsü izlerini konuşuyoruz. Ben halen bu izlerin büyük bir kangaldan olmuş olabileceği fikrini kafamdan atamadım. Ancak yapısı gereği kurda benziyor. Benim gönlümden geçen de tabi ki iri bir alfa erkeğinden kalmış olması. İzden anlaşılacağı üzere, kurdun ayak izi benim elim ile aynı boyutta. Normal bir kurdun yaklaşık 40 kilo civarında olduğunu düşünürseniz neden kafamda soru işaretleri olduğunu daha net anlarsınız. Sadece bu ize bakarak bu hayvanın yaklaşık 60 kilo civarında olduğunu net söyleyebilirim. Öte yandan, köyün uzakta olması da bana bunun bir çoban köpeğinden olmadığını ifade ediyor. Kısacası kafam karışık.
Yemek molasının ardından artık Zati abinin fotokapan kurmak istediği orman içi patikaya gittikçe yaklaşmış bulunuyoruz. Az sonra güzel izlerin ve vaşak dışkısının olduğu bir yere fotokapanımızı kuruyoruz ve beraberimizde getirdiğimiz et ve kemikleri önüne serpiştiriyoruz. Bir hafta sonra, nasıl bir hüsranla karşılaşacağımızı bilmiyoruz bile. Evet, ilk defa fotokapan kuruyoruz fakat cihazı çok kötü bir açı ile yerleştirdiğimizi, çok acı bir şekilde bir hafta sonra deneyimleyeceğimizin farkında değiliz. Üstelik çok zorlu bir yürüyüşün ardından...
O gün eve ne çok hayal kurarak gitmiştim şimdi bile hatırlıyorum...
Wikiloc
Fotoğraflar
NOT: Bu yürüyüşün ardından, uzun zamandır kurduğum orman arazisi satın alma hayalimi gerçekleştirip Çamlıdere Gölünyazı mevkinden imarlı 700 m2 arsa satın aldım. İleride burada doğayla iç içe, eşim ve çocuklarımla geçireceğim birbirinden güzel anıları da kaleme alabilmek ümidiyle...
İkinci Bölüm
Ertesi hafta yine bir pazar günü, rotamızı, fotokapanın olduğu yere -fakat bu sefer farklı bir rota üzerinden- çeviriyoruz. Hava durumu bugünün karlı olacağını söylüyor ancak lodos var. Lodos altında kar nasıl olur bilmiyorum, ama akşama doğru tecrübe edeceğim...
Bu sefer yürüyüşümüze Değirmenciler mahallesi başından başlıyoruz. Sol üst tarafta bir önceki hafta yürüyüş başlangıç noktamız olan Eğerlibaşköy bize göz kırpıyor. Bu köylerin arasında, bir tanesi kuzeyden Kaletepe arkasından gelen, diğeri ise Değirmenciler mahallesinin hemen güneydoğu tarafındaki vadiden gelen iki dere birleşiyor. Biz bugün güneydoğu vadisinde, aşağıdaki derenin sesini duya duya yükseleceğiz. İleride vadinin bize izin verdiği bir yerden Kaletepe tarafına geçip, fotokapanımıza doğru yürüyeceğiz. Eşsiz manzaralar görüp güzel sohbetler ettikten sonra dağların insanı sarıp sarmalayan enginliğini bir kez daha tadıp evlerimize doğru yola koyulacağız...
Bugünkü yürüyüşümüzde Figen abla bir hayli ter döktü. Hem yürüyüşün 14 km olması, hem de yaklaşık 600 metre kadar irtifa kazanmamız onu, hepimizden daha fazla hırpaladı. Karanlığa kalmamak için sarf ettiğimiz efor ve sonlara doğru bizi yakalayan dondan yağmur sebebiyle bir ara, fotokapanı alıp yükselmeye başladığımız o yamaçta neredeyse adım atamaz oldu fakat hemen zirvenin altında tırmanışın bittiği o sırtta kendini toparladı.
Fotokapanımızı Zati abinin tavsiyesiyle ben bir süre grubun önüne geçip hiç GPS kullanmadan bulmaya çalışacaktım. Çok denedim, fakat çok da yoruldum. Bir aşağı bir yukarı ormanın içinde çok hırpalandım. Birçok kez grubu kaybettiğimi, seslerini duyamadığımı fark edip telaşlandım. Orman örtüsünün, ibreli ağaçların sesleri ne derece başarıyla filtrelediğini tecrübe edinmiş oldum. Ancak ipleri eline alan Zati abi bir şekilde fotokapanın yerini buldu ve sevinçle fotokapan önünde son kez poz verdik. Ben hemen oracıkta çantamdan bilgisayarımı çıkarıp görüntüleri izlemek istedim fakat gelen yağış sinyalleri ve karanlığa kalma ihtimali yüzünden Zati abiye kulak verip, fotokapanı direk çantama attım. Yaklaşık bir kaç saat sonra serviste açtığım fotokapanda sadece bizim videolarımızın olduğunu, hiçbir hayvan videosu alamadığımız hayal kırıklığını yaşayacağımı bilmiyordum bile...
Fotokapanı arazinin eğimini hesaplamadan yerleştirmişiz ve hal böyle olunca bizim bile sadece göğsümüzden yukarısını çekmiş. Dört ayaklı hayvanların bizden daha alçak olduğunu düşünememiş olmamız bize acı bir tecrübe oldu ve bir sonraki yürüyüş için daha da hırslanıp Ankara yolunu tuttuk. O akşam ne kadar da üzülmüştüm...
Wikiloc
Fotoğraflar
Tahmin edersiniz ki bu yürüyüşümüzün üzerinden iki ay kadar bir süre geçtiği için anılarımı yazmakta zorlanıyorum. Ancak biraz çaba ile birkaç cümle yazabileceğimi zannediyorum.
O gün, diğer günlerden farklı olarak çantama yeni aldığımız fotokapanımızı da attım. Üstelik birkaç gün öncesinde bu yeni cihazı deneme fırsatı da bulmuştum. 8 adet pil ve 16 gb hafıza kartı takıp çalıştırdığım fotokapan beklediğimden daha net görüntüler elde ediyordu. Kullanım kılavuzunu da iyice okuyup ayarlarını yaptıktan sonra artık pazar günkü yürüyüşümüze hiç olmadığım kadar hazırdım. Üstelik Zati Abi de benim de daha önce hiç gitmediğim çok güzel bir parkur seçmişti.
Eğerlibaşköy civarına geldiğimizde saat 10 civarıydı ve yürüyüş grubumuz yaklaşık 10 kişi idi. Hızla köyün aşağısındaki dereye inip Değirmenciler mahallesi istikametine doğru yürüdük. Burada büyük bir Ankara tiftik keçisi sürüsü gördük. Bu hayvanları ilk defa görüyorum ve gerçekten çok güzeller. Tabiki yanlarına sokulup sevmek pek mümkün olmuyor korkutucu kangallar yüzünden. Çobanın tenkitlerine rağmen kangallar yaklaşık on beş dakika boyunca bizi taciz edeceklerdi. Orada grupla birlikte değil de, tek başıma bu hayvanlar ile karşılaşsam ne yapardım bilemiyorum. Gerçekten çok besili ve heybetli köpeklerdi...
Hemen burada sol yamaçtaki fındıklıklara doğru rotayı çevirip tepelere doğru Zati abinin doğa ile ilgili verdiği bilgileri dinleye dinleye yükseliyoruz. Tepenin arkasına geçtiğimizde ise bizi sık Göknar ormanı karşılıyor. Kaletepe'nin güney yamacına gitmek için önce kuzey tarafını dolanmak gerektiğini anlıyoruz, çünkü o bölgede kestirme yaparak güney yamacına gitmek çok zor. Kayalıklar pek dik ve sert. Göknar ormanlarında yükselirken kısa sürede irtifa 1900 civarı oluyor ve biz de burada yemek molası veriyoruz. Molada ise az önce gördüğümüz kurt sürüsü izlerini konuşuyoruz. Ben halen bu izlerin büyük bir kangaldan olmuş olabileceği fikrini kafamdan atamadım. Ancak yapısı gereği kurda benziyor. Benim gönlümden geçen de tabi ki iri bir alfa erkeğinden kalmış olması. İzden anlaşılacağı üzere, kurdun ayak izi benim elim ile aynı boyutta. Normal bir kurdun yaklaşık 40 kilo civarında olduğunu düşünürseniz neden kafamda soru işaretleri olduğunu daha net anlarsınız. Sadece bu ize bakarak bu hayvanın yaklaşık 60 kilo civarında olduğunu net söyleyebilirim. Öte yandan, köyün uzakta olması da bana bunun bir çoban köpeğinden olmadığını ifade ediyor. Kısacası kafam karışık.
Yemek molasının ardından artık Zati abinin fotokapan kurmak istediği orman içi patikaya gittikçe yaklaşmış bulunuyoruz. Az sonra güzel izlerin ve vaşak dışkısının olduğu bir yere fotokapanımızı kuruyoruz ve beraberimizde getirdiğimiz et ve kemikleri önüne serpiştiriyoruz. Bir hafta sonra, nasıl bir hüsranla karşılaşacağımızı bilmiyoruz bile. Evet, ilk defa fotokapan kuruyoruz fakat cihazı çok kötü bir açı ile yerleştirdiğimizi, çok acı bir şekilde bir hafta sonra deneyimleyeceğimizin farkında değiliz. Üstelik çok zorlu bir yürüyüşün ardından...
O gün eve ne çok hayal kurarak gitmiştim şimdi bile hatırlıyorum...
Wikiloc
Fotoğraflar
NOT: Bu yürüyüşün ardından, uzun zamandır kurduğum orman arazisi satın alma hayalimi gerçekleştirip Çamlıdere Gölünyazı mevkinden imarlı 700 m2 arsa satın aldım. İleride burada doğayla iç içe, eşim ve çocuklarımla geçireceğim birbirinden güzel anıları da kaleme alabilmek ümidiyle...
İkinci Bölüm
Ertesi hafta yine bir pazar günü, rotamızı, fotokapanın olduğu yere -fakat bu sefer farklı bir rota üzerinden- çeviriyoruz. Hava durumu bugünün karlı olacağını söylüyor ancak lodos var. Lodos altında kar nasıl olur bilmiyorum, ama akşama doğru tecrübe edeceğim...
Bu sefer yürüyüşümüze Değirmenciler mahallesi başından başlıyoruz. Sol üst tarafta bir önceki hafta yürüyüş başlangıç noktamız olan Eğerlibaşköy bize göz kırpıyor. Bu köylerin arasında, bir tanesi kuzeyden Kaletepe arkasından gelen, diğeri ise Değirmenciler mahallesinin hemen güneydoğu tarafındaki vadiden gelen iki dere birleşiyor. Biz bugün güneydoğu vadisinde, aşağıdaki derenin sesini duya duya yükseleceğiz. İleride vadinin bize izin verdiği bir yerden Kaletepe tarafına geçip, fotokapanımıza doğru yürüyeceğiz. Eşsiz manzaralar görüp güzel sohbetler ettikten sonra dağların insanı sarıp sarmalayan enginliğini bir kez daha tadıp evlerimize doğru yola koyulacağız...
Bugünkü yürüyüşümüzde Figen abla bir hayli ter döktü. Hem yürüyüşün 14 km olması, hem de yaklaşık 600 metre kadar irtifa kazanmamız onu, hepimizden daha fazla hırpaladı. Karanlığa kalmamak için sarf ettiğimiz efor ve sonlara doğru bizi yakalayan dondan yağmur sebebiyle bir ara, fotokapanı alıp yükselmeye başladığımız o yamaçta neredeyse adım atamaz oldu fakat hemen zirvenin altında tırmanışın bittiği o sırtta kendini toparladı.
Fotokapanımızı Zati abinin tavsiyesiyle ben bir süre grubun önüne geçip hiç GPS kullanmadan bulmaya çalışacaktım. Çok denedim, fakat çok da yoruldum. Bir aşağı bir yukarı ormanın içinde çok hırpalandım. Birçok kez grubu kaybettiğimi, seslerini duyamadığımı fark edip telaşlandım. Orman örtüsünün, ibreli ağaçların sesleri ne derece başarıyla filtrelediğini tecrübe edinmiş oldum. Ancak ipleri eline alan Zati abi bir şekilde fotokapanın yerini buldu ve sevinçle fotokapan önünde son kez poz verdik. Ben hemen oracıkta çantamdan bilgisayarımı çıkarıp görüntüleri izlemek istedim fakat gelen yağış sinyalleri ve karanlığa kalma ihtimali yüzünden Zati abiye kulak verip, fotokapanı direk çantama attım. Yaklaşık bir kaç saat sonra serviste açtığım fotokapanda sadece bizim videolarımızın olduğunu, hiçbir hayvan videosu alamadığımız hayal kırıklığını yaşayacağımı bilmiyordum bile...
Fotokapanı arazinin eğimini hesaplamadan yerleştirmişiz ve hal böyle olunca bizim bile sadece göğsümüzden yukarısını çekmiş. Dört ayaklı hayvanların bizden daha alçak olduğunu düşünememiş olmamız bize acı bir tecrübe oldu ve bir sonraki yürüyüş için daha da hırslanıp Ankara yolunu tuttuk. O akşam ne kadar da üzülmüştüm...
Wikiloc
Fotoğraflar
Akyar Vadisinden Kavaközü Köyüne(26.11.2017)
Bu yürüyüşün üzerinden o kadar vakit geçmiş ki, tarihi tam hatırlayabilmek için, o gün rota kaydını aldığım Wikiloc bağlantısına gittim. Bir süredir buraya yazmıyorum, bayağı ihmal ettiğimi düşünüyorum aslında. Bunun en büyük sebebi yaklaşık 2 ay boyunca evde internetimin olmamasıydı. Artık yavaş TTnet bağlantısından, hızlı Superonline Fiber internetine terfi ettiğime göre bloguma yazmamak için hiçbir sebebim yok. Üşenmekten başka...
Evet, yürüyüşün hemen akabinde çok yorgun olduğum için eve gelip dana gibi uzanıyorum. Oysaki anıların en taze olduğu vakitte hemen buraya yazmam gerekir, sadece o zaman anılar daha sıcak kalır çünkü. Daha çok hissedilir. Şimdi yaklaşık üç ay önceki bu yürüyüşüm için ne kadar düşünsem de aklıma pek bir şey gelmiyor. Sadece hafızamda daha fazla yer edinmiş olan; Tuna'nın o gün için rehberliği Zati abiden alıp rotayı kendi başına çizmeye çalışması ve tabi daha önemlisi "fotokapan" fikrinin filizlenmesiydi. Bu yürüyüşün hemen ardından kıymetli rehberimiz Zati Erbaş önderliğinde gruptaki herkesin para yardımlarıyla Bushnell Essential E2 marka fotokapan almayı başardık. Artık yürüyüşlerimiz çok daha farklı bir amaca hizmet edecek. Sürekli izlerini takip ettiğimiz ancak bir türlü göremediğimiz o nadide canlıları görme fırsatı yakalayacaktık. Devamı sonraki yürüyüşlerde...
Wikiloc linki
Fotoğraflar
Evet, yürüyüşün hemen akabinde çok yorgun olduğum için eve gelip dana gibi uzanıyorum. Oysaki anıların en taze olduğu vakitte hemen buraya yazmam gerekir, sadece o zaman anılar daha sıcak kalır çünkü. Daha çok hissedilir. Şimdi yaklaşık üç ay önceki bu yürüyüşüm için ne kadar düşünsem de aklıma pek bir şey gelmiyor. Sadece hafızamda daha fazla yer edinmiş olan; Tuna'nın o gün için rehberliği Zati abiden alıp rotayı kendi başına çizmeye çalışması ve tabi daha önemlisi "fotokapan" fikrinin filizlenmesiydi. Bu yürüyüşün hemen ardından kıymetli rehberimiz Zati Erbaş önderliğinde gruptaki herkesin para yardımlarıyla Bushnell Essential E2 marka fotokapan almayı başardık. Artık yürüyüşlerimiz çok daha farklı bir amaca hizmet edecek. Sürekli izlerini takip ettiğimiz ancak bir türlü göremediğimiz o nadide canlıları görme fırsatı yakalayacaktık. Devamı sonraki yürüyüşlerde...
Wikiloc linki
Fotoğraflar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)