Birinci Bölüm
Tahmin edersiniz ki bu yürüyüşümüzün üzerinden iki ay kadar bir süre geçtiği için anılarımı yazmakta zorlanıyorum. Ancak biraz çaba ile birkaç cümle yazabileceğimi zannediyorum.
O gün, diğer günlerden farklı olarak çantama yeni aldığımız fotokapanımızı da attım. Üstelik birkaç gün öncesinde bu yeni cihazı deneme fırsatı da bulmuştum. 8 adet pil ve 16 gb hafıza kartı takıp çalıştırdığım fotokapan beklediğimden daha net görüntüler elde ediyordu. Kullanım kılavuzunu da iyice okuyup ayarlarını yaptıktan sonra artık pazar günkü yürüyüşümüze hiç olmadığım kadar hazırdım. Üstelik Zati Abi de benim de daha önce hiç gitmediğim çok güzel bir parkur seçmişti.
Eğerlibaşköy civarına geldiğimizde saat 10 civarıydı ve yürüyüş grubumuz yaklaşık 10 kişi idi. Hızla köyün aşağısındaki dereye inip Değirmenciler mahallesi istikametine doğru yürüdük. Burada büyük bir Ankara tiftik keçisi sürüsü gördük. Bu hayvanları ilk defa görüyorum ve gerçekten çok güzeller. Tabiki yanlarına sokulup sevmek pek mümkün olmuyor korkutucu kangallar yüzünden. Çobanın tenkitlerine rağmen kangallar yaklaşık on beş dakika boyunca bizi taciz edeceklerdi. Orada grupla birlikte değil de, tek başıma bu hayvanlar ile karşılaşsam ne yapardım bilemiyorum. Gerçekten çok besili ve heybetli köpeklerdi...
Hemen burada sol yamaçtaki fındıklıklara doğru rotayı çevirip tepelere doğru Zati abinin doğa ile ilgili verdiği bilgileri dinleye dinleye yükseliyoruz. Tepenin arkasına geçtiğimizde ise bizi sık Göknar ormanı karşılıyor. Kaletepe'nin güney yamacına gitmek için önce kuzey tarafını dolanmak gerektiğini anlıyoruz, çünkü o bölgede kestirme yaparak güney yamacına gitmek çok zor. Kayalıklar pek dik ve sert. Göknar ormanlarında yükselirken kısa sürede irtifa 1900 civarı oluyor ve biz de burada yemek molası veriyoruz. Molada ise az önce gördüğümüz kurt sürüsü izlerini konuşuyoruz. Ben halen bu izlerin büyük bir kangaldan olmuş olabileceği fikrini kafamdan atamadım. Ancak yapısı gereği kurda benziyor. Benim gönlümden geçen de tabi ki iri bir alfa erkeğinden kalmış olması. İzden anlaşılacağı üzere, kurdun ayak izi benim elim ile aynı boyutta. Normal bir kurdun yaklaşık 40 kilo civarında olduğunu düşünürseniz neden kafamda soru işaretleri olduğunu daha net anlarsınız. Sadece bu ize bakarak bu hayvanın yaklaşık 60 kilo civarında olduğunu net söyleyebilirim. Öte yandan, köyün uzakta olması da bana bunun bir çoban köpeğinden olmadığını ifade ediyor. Kısacası kafam karışık.
Yemek molasının ardından artık Zati abinin fotokapan kurmak istediği orman içi patikaya gittikçe yaklaşmış bulunuyoruz. Az sonra güzel izlerin ve vaşak dışkısının olduğu bir yere fotokapanımızı kuruyoruz ve beraberimizde getirdiğimiz et ve kemikleri önüne serpiştiriyoruz. Bir hafta sonra, nasıl bir hüsranla karşılaşacağımızı bilmiyoruz bile. Evet, ilk defa fotokapan kuruyoruz fakat cihazı çok kötü bir açı ile yerleştirdiğimizi, çok acı bir şekilde bir hafta sonra deneyimleyeceğimizin farkında değiliz. Üstelik çok zorlu bir yürüyüşün ardından...
O gün eve ne çok hayal kurarak gitmiştim şimdi bile hatırlıyorum...
Wikiloc
Fotoğraflar
NOT: Bu yürüyüşün ardından, uzun zamandır kurduğum orman arazisi satın alma hayalimi gerçekleştirip Çamlıdere Gölünyazı mevkinden imarlı 700 m2 arsa satın aldım. İleride burada doğayla iç içe, eşim ve çocuklarımla geçireceğim birbirinden güzel anıları da kaleme alabilmek ümidiyle...
İkinci Bölüm
Ertesi hafta yine bir pazar günü, rotamızı, fotokapanın olduğu yere -fakat bu sefer farklı bir rota üzerinden- çeviriyoruz. Hava durumu bugünün karlı olacağını söylüyor ancak lodos var. Lodos altında kar nasıl olur bilmiyorum, ama akşama doğru tecrübe edeceğim...
Bu sefer yürüyüşümüze Değirmenciler mahallesi başından başlıyoruz. Sol üst tarafta bir önceki hafta yürüyüş başlangıç noktamız olan Eğerlibaşköy bize göz kırpıyor. Bu köylerin arasında, bir tanesi kuzeyden Kaletepe arkasından gelen, diğeri ise Değirmenciler mahallesinin hemen güneydoğu tarafındaki vadiden gelen iki dere birleşiyor. Biz bugün güneydoğu vadisinde, aşağıdaki derenin sesini duya duya yükseleceğiz. İleride vadinin bize izin verdiği bir yerden Kaletepe tarafına geçip, fotokapanımıza doğru yürüyeceğiz. Eşsiz manzaralar görüp güzel sohbetler ettikten sonra dağların insanı sarıp sarmalayan enginliğini bir kez daha tadıp evlerimize doğru yola koyulacağız...
Bugünkü yürüyüşümüzde Figen abla bir hayli ter döktü. Hem yürüyüşün 14 km olması, hem de yaklaşık 600 metre kadar irtifa kazanmamız onu, hepimizden daha fazla hırpaladı. Karanlığa kalmamak için sarf ettiğimiz efor ve sonlara doğru bizi yakalayan dondan yağmur sebebiyle bir ara, fotokapanı alıp yükselmeye başladığımız o yamaçta neredeyse adım atamaz oldu fakat hemen zirvenin altında tırmanışın bittiği o sırtta kendini toparladı.
Fotokapanımızı Zati abinin tavsiyesiyle ben bir süre grubun önüne geçip hiç GPS kullanmadan bulmaya çalışacaktım. Çok denedim, fakat çok da yoruldum. Bir aşağı bir yukarı ormanın içinde çok hırpalandım. Birçok kez grubu kaybettiğimi, seslerini duyamadığımı fark edip telaşlandım. Orman örtüsünün, ibreli ağaçların sesleri ne derece başarıyla filtrelediğini tecrübe edinmiş oldum. Ancak ipleri eline alan Zati abi bir şekilde fotokapanın yerini buldu ve sevinçle fotokapan önünde son kez poz verdik. Ben hemen oracıkta çantamdan bilgisayarımı çıkarıp görüntüleri izlemek istedim fakat gelen yağış sinyalleri ve karanlığa kalma ihtimali yüzünden Zati abiye kulak verip, fotokapanı direk çantama attım. Yaklaşık bir kaç saat sonra serviste açtığım fotokapanda sadece bizim videolarımızın olduğunu, hiçbir hayvan videosu alamadığımız hayal kırıklığını yaşayacağımı bilmiyordum bile...
Fotokapanı arazinin eğimini hesaplamadan yerleştirmişiz ve hal böyle olunca bizim bile sadece göğsümüzden yukarısını çekmiş. Dört ayaklı hayvanların bizden daha alçak olduğunu düşünememiş olmamız bize acı bir tecrübe oldu ve bir sonraki yürüyüş için daha da hırslanıp Ankara yolunu tuttuk. O akşam ne kadar da üzülmüştüm...
Wikiloc
Fotoğraflar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder